24 Kasım 2010 Çarşamba

Yaşadığımız Eğitim Sistemi nasıldır? Nasıl Olmalıdır?

Sizce Yaşadığımız Eğitim Sistemi Nasıldır? Nasıl Olmalıdır? 
                                                                             
         Erden Aktan
            MEB Emekli Müşavir Müfettişi

         Bilgi edinme, öğrenme ve eğitilme arasında yakın ilişki olsa da farklılıkları vardır. Çoğu kez, zannedildiği gibi bilgi edinme öğrenme değildir. Ancak bilgi edinme öğrenme için gereklidir. Öğrenme, edinilmiş bilgiyi kullanarak sorunları çözebilme becerisini( davranış değişikliğini) kazanmakla sağlanır ve bu, kişinin yaşamı boyunca devam eder. Bu şekilde edinilmiş öğrenmelerin (davranış değişikliklerinin) yaşam tarzı olarak benimsenmesi ise kişinin eğitimini oluşturur.

Bu ön bilgilendirmeden de anlaşılacağı gibi, sorun çözümünde kullanılacak bilgi bilimsel olmak durumundadır. Bu özellikteki bilgi aktarımı ve bu bilginin sorun çözümünde kullanılabilme becerisinin(öğrenmenin) bir düzen içinde kazandırılması da “Eğitim Kurumlarında” yapılabilmektedir. Bu nedenle başlıktaki soruların yanıtı,  “Eğitim Kurumlarında” gerçekleştirilen öğrenme olayına etki eden etmenlerin incelenmesiyle bulunmaya çalışılacaktır.  Önemi nedeniyle, öğrenme etkinliğinin girdileri ve birbirleriyle etkileşimleri aşağıda gösterilmiştir:

11 Kasım 2010 Perşembe

Nasıl Bir Öğretim?


Öğretme etkinliklerinin önceden hazırlanmış program uyarınca amaçlı, planlı, düzenli ve kontrollü olarak yapıldığı yerlere okul denir. Okullarda yapılan bu özellikteki öğretme etkinliği de öğretim olarak adlandırılır.  Öğrenme ise, bir şekilde edinilen bilginin, sorun çözümünde kullanılabilme becerisini gerektiren davranış değişikliğinin kazanılmasıyla sağlanır. Öğretim, öğretme ve öğrenme etkinliklerini birlikte içerir. Tanımda da belirtildiği gibi öğrenme etkinliği, uyarıcı(sinyal) olan bilgiye karşı organizmanın gösterdiği bir davranış değişikliğidir. Uyarıcı(sinyal) etkisiyle bu konuda uzmanlaşmış beyin hücrelerinde hücresel davranış oluşmakta ve bu, vücudun ilgili dokularına sinirler yolu ile iletilerek organizmanın gösterdiği davranış değişikliğine dönüştürülmektedir. Olayın bilimsel açıklamasını ”DR. BRUCE H. LİPTON- İnancın Biyolojisi” kitabında şöyle açıklamaktadır:
            Aminoasit moleküllerinin yumuşak peptit bağlarıyla bağlanarak oluşturduğu protein kompleksinin iki ucu elektrikle yüklüdür. Bu nedenle elektriksel etkilere karşı duyarlıdır. Bu protein kompleksi hücre zarını içten ve dıştan sararak sinyalin oluşturacağı elektrik yüküne karşı hassas durumdaki organel gibi çalışan alıcı protein kompleksini, bir kısmı sinyalin sitoplazmaya geçişini sağlayan kanal protein kompleksini, bir kısmı da sitoplazma içindeki hücresel davranışı sağlayacak olan etkileyici protein kompleksini oluşturmaktadır.” Bu yapı şematik olarak şöyle gösterilebilir:  



           

3 Kasım 2010 Çarşamba

ÖZGEÇMİŞİM


            Doğum kaydımda “Ilıca – 1935” yazmaktadır. Ilıca, Balıkesir’in Balya İlçesine bağlı şirin bir beldedir. Termal kaplıcası ve yemyeşil doğası ile güzel bir yerleşim yeridir. Çocukluğumun ilk 13 yılı bu beldede geçti. İki katlı olan evimizde dedem, ninem, annem, babam ve kardeşlerimle birlikte oturuyorduk. Ağabeylerimden biri Kayseri’de Gedikli Askeri Mektebinde, diğeri de Balıkesir Ortaokulunda okuyordu. Tatillerde eve geldiklerinde kalabalık ve coşkulu bir aile ortamı oluşurdu. Baba ve anne tarafından Bulgaristan göçmeniyiz. Her ikisi de Osmanlı-Rus harbinden sonra farklı zamanlarda Anadolu’ya göçmüşler. Dedem Medrese eğitimi almış olduğundan daha önce imamlık yapmış ve Cumhuriyet kurulduktan sonra da ilk mekteplerde muallim olarak çalışmış. Babam okutulmamış amma, gece yatakta uyumadan önce dedemin kitaplarını okuyan ve okumayı seven bir insandı. Amcam Cumhuriyetin ilk öğretmenlerindi. Dedem yaşadığı dönemin aydın insanlarındandı. İlkokula gittiğim yıllarda “Güneş Sistemi” ile ilgili ilk bilgileri dedemden edindim. Evimizde, Atatürk ve devrimleri ile ilgili olarak o kadar olumlu konuşmalar olmuş ki, daha ilkokula gitmediğim yıllarda çevremizdeki büyükler “Büyüğünce ne olacaksın diye sorduklarında, ATATÜRK olacağım” dediğimi hatırlıyorum.